17 Mayıs 2013 Cuma

Hızlı ve Öfkeli 6 "Fast & Furious 6" (Bugün vizyona giriyor)


 
Yönetmen: Justin Lin
Oyuncular: Vin Diesel, Paul Walker, Dwayne Johnson, Michelle Rodriguez, Jordana Brewster, Tyrese Gibson
Tür: Aksiyon, Gerilim
Gösterim Tarihi: 24 Mayıs 2013 Cuma
Yıl: 2013
Dom ve Brian'ın Rio soygunu oldukça kilit bir ismin çetesini çökertip, ekibe 100 milyon dolar kazandırdığından beri, paraya para demeyen kahramanlarımız dünyanın tadını çıkartıyordu. Fakat bir yandan da eve dönmek ve kaçmadan, saklanmadan yaşamak arzusu içlerini kemiriyordu. Ne kadar çok paraları olsa da, aileden ve yuvadan uzak hayat bir süre sonra zor gelir. Bu arada Hobbs dünyada 12 ülkeye yayılmış bir suç organizasyonu araştırmaya başlar. Bu örgüt her biri birer ölüm makinesi olan paralı askerlerden oluşmaktadır; ve örgütün ikinci lideriyse Dom’un öldüğünü sandığı eski aşkı Letty’den başkası değildir! Adamlarla kapışmanın tek yolu onları kendi seviyelerine yani sokaklara çekmektir. 
Hobbs, Dom'a takımını Londra'da yeniden toplamasını teklif eder, karşılığındaysa haklarındaki tüm dava dosyaları ve suçlamalar düşürülüp eve geri dönmeyi, ailelerine kavuşmayı vaat eder. 
Vin Diesel ve Paul Walker'ın sinema tarihine soygun ve araba kovalamacası olarak geçen ünlü serisinin son halkası olan film, bu sefer İspanya'da ve İngiltere'de çekildi. Yapımın yönetmenliğini ise seride yapımcı kimliği ile de yer alan Justin Lin üstlenirken, senaryo Chris Morgan'a ait...

HABER: milliyet.com.tr


Şeytan Tohumu "The Possession" YAKINDA...


Yönetmen: Ole Bornedal
Senaryo: Juliet Snowden, Stiles White, Leslie Gornstein
Oyuncular: Natasha Calis, Jeffrey Dean Morgan, Kyra Sedgwick, Jay Brazeau, Madison Davenport, Matisyahu, Grant Show, Rob LaBelle, Nana Gbewonyo, Anna Hagan
Müzik: Anton Sanko
Görüntü Yönetmeni: Dan Laustsen
Gösterim Tarihi: 23 Ağustos 2013 Cuma
Yıl: 2012
Eşinden yeni boşanan Clyde, küçük kızları Em’in bir ahşap kutu almasında endişe edecek bir şey görmez. Ancak ailenin başına tuhaf şeyler gelmeye başlar. Yahudi geleneklerinde sözü geçen Dibbuk Kutusu’nu açmışlardır. Kutunun içine hapsedilmiş bir cin, içine girdiği insanı yiyip bitirmek istemektedir.

 HABER:milliyet.com.tr/sanat


Evde "Dans La Maison (In The House)" (Bugün vizyona giriyor)


Yönetmen: François Ozon
Senaryo: Juan Mayorga , François Ozon
Oyuncular: Ernst Umhauer, Fabrice Luchini, Kristin Scott Thomas, Emmanuelle Seigner, Denis Ménochet
Tür: Gerilim, Gizem
Gösterim Tarihi: 24 Mayıs 2013 Cuma
Yıl: 2012

Yaşıtlarının çok üzerinde bir yazma yeteneği olan Claude, sınıftaki arkadaşı Rapha’nın ailesi ile ilgili mahrem bilgileri de içeren etkileyici bir kompozisyon yazmıştır. Claude, edebiyat öğretmeninin önerisi üzerine kompozisyonlara devam etmeye karar verir. Ancak yazılan kompozisyonlar Rapha’nın ailesi içinde büyük bir karmaşaya neden olur.
HABER:milliyet.com.tr


Vazgeçmem Senden "Celeste & Jesse Forever" (Bugün vizyona giriyor)


Yönetmen: Lee Toland Krieger
Senaryo: Rashida Jones, Will McCormack
Oyuncular: Rashida Jones, Andy Samberg, Ari Graynor, Eric Christian Olsen, Rob Huebel, Elijah Wood, Shira Lazar
Tür: Komedi, Romantik, Dram
Gösterim Tarihi: 24 Mayıs 2013 Cuma
Yıl: 2012

Celeste ve Jesse genç yaşta evlenmişlerdir. Fakat bir gün boşanma kararı alırlar. Buna rağmen her anlarını birlikte geçirmeye devam ederler. Bu olay çevrelerindekilere ne kadar garip gelse de Celeste ve Jesse bu durumdan gayet memnundur. Ta ki bir gün birisi için aşk kapıyı yeniden çalıncaya kadar.

HABER: milliyet.com.tr

 

Çılgın Doğumgünü "21 and Over" (yeni vizyon)


Yönetmen: Jon Lucas, Scott Moore
Senaryo: Jon Lucas, Scott Moore
Oyuncular: Miles Teller, Skylar Astin, Justin Chon, Sarah Wright, Jonathan Keltz, François Chau, Russell Hodgkinson
Tür: Komedi
Gösterim Tarihi: 17 Mayıs 2013 Cuma
Yıl: 2013

Jeff Chang çalışkan, Casey tam bir çılgın, Miller ise ikisini dengeleyen bir karaktere sahiptir ve bu üçlü çok yakın arkadaştır. Casey ve Miller, Jeff’in 21. doğum günü için Jeff’e süpriz yaparlar. Arkadaşlarının gazıyla o gece yapmak istediği her şeyi yapmaya karar veren Jeff, ertesi gün yapacağı görüşmeyi bile unutur. Başlarına gelmeyen şey kalmayacaktır.

HABER: sinema.milliyet.com.tr


Robert Richardson Where The Wild Things Are (Proje)


Yönetmen: Spike Jonze
Senaryo: Spike Jonze, Dave Eggers
Oyuncular: Catherine Keener, Mark Ruffalo
Seslendirenler: James Gandolfini, Lauren Ambrose
Tür: Aile, Dram, Fantastik, Macera
Müzik: Carter Burwell, Karen Orzolek
Görüntü Yönetmeni: Lance Acord
Gösterim Tarihi: ----
Yıl: ---
Süre: 101 dakika
Max, onu kimsenin anlamadığını düşünerek bulunduğu ortama başkaldırır ve muzipliğin egemenliğindeki Vahşi Şeyler’in ülkesine doğru yola çıkar.
Bu macera filminin beyazperdeye uyarlanması sırasında benzersiz bir teknik de kullanılıyor. Oyuncuların sesleriyle hayat verdikleri karakterler, canlı aksiyon, kukla ve bilgisayar animasyon teknikleriyle, en dinamik şekilde perdeye taşınıyorlar


Türk sineması Paris’te



“10.Paris Türkiye Filmleri Festivali” 17 Mayıs akşamı “Tepenin Ardı” filmiyle açılış yapıyor. Açılış gecesine bu çok ödüllü filmin yönetmeni Emin Alper de katılacak


“10.Paris Türkiye Filmleri Festivali” 17 Mayıs akşamı “Tepenin Ardı” filmiyle açılış yapıyor. Açılış gecesine bu çok ödüllü filmin yönetmeni Emin Alper de katılacak
Bu yıl onuncusu düzenlenen Paris Türkiye Filmleri Festivali 17 Mayıs akşamı Tepenin Ardı’yla açılış yapıyor. Yönetmen Emin Alper’in de katılacağı açılış gecesi, Paris’in en önemli sinemalarından biri kabul edilen Forum des Images’da gerçekleşecek.
 
Festival, 26 Mayıs’a kadar tarihi Les Trois Luxembourg sinemasında Parisli sinemaseverlerle buluşacak.
Uzun senelerdir Türkiye kökenli göçmenlerin sorunlarıyla ilgilenen bir dayanışma derneği olan ACORT’un, Strasbourg Odyssée sineması, SRF Film Yönetmenleri Derneği ve TÜRSAV’la birlikte, kâr kaygısı gütmeden düzenlediği festival, bu yıl Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün ve Türk Hava Yolları’nın desteğiyle gerçekleşiyor.
 
Festival kapsamında; Pelin Esmer’in « Gözetleme Kulesi », Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan’ın « Babamın Sesi », Onur Ünlü’nün « Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi », Reis Çelik’in « Lal Gece »,  Özcan Alper’in « Gelecek Uzun Sürer », Umut Dağ’ın « Kuma », Yılmaz Erdoğan’ın « Kelebeğin Rüyası » filmlerinin yanı sıra, Tunç Okan imzalı, Fransa-Türkiye ortak yapımı bir sinema klasiği olan « Sarı Mercedes / Fikrimin İnce Gülü» gibi bir çok ödüllü film Parisli sinemaseverlerle buluşacak. 
 
Belgeseller bölümündeyse, Hrant Dink Vakfı tarafından gerçeklestirilen ve Habap Çesmeleri restorasyon projesini anlatan Dilek Aydın imzalı « Habap Çesmeleri» var.
 
Festivalin Fransa’da yaşayan Türkiye kökenli genç sinemacılara adadığı « Kısa Metraja Açılan Pencere » bölümündeyse Onur Yağız’ın geçtiğimiz günlerde Tetouan’da büyük ödüle değer görülen « Patika » adlı filminin yanısıra, daha önce « Koro » ve « Şoför » adlı filmleriyle festivale konuk olan Güldem Durmaz’in « Ben/O » adlı kısası ve yine Fransa’da eğitim gören Engin Ayçiçek’in Paris banliyölerindeki tekinsiz ve sert yaşamı ele aldığı, « Arabesk » adlı filmler yer alıyor.


"Tepenin Ardı" filmistblog yazısı http://filmistblog.blogspot.com/2013/04/tepenin-ard.html

Haber: sanat.milliyet.com.tr

TEKLİFİMİZ VAR...!



İzle, Yaz-çiz, Yayınla...!!,

Filmler hakkında yazılarınız varsa, sizleri de aramızda görmek isteriz...
Film eleştiri, tanıtım, filmografi, biyografi ya da araştırma yazılarınızı bizimle paylaşın..! 
Ayrıca haber sitemiz için haber editörlüğü yapabilecek arkadaşlara ihtiyacımız var.

Hiçbirisi bana uymaz diyorsanız, favori filmlerinizi sıralayın, yollayın listeler bölümünde yayınlayalım..!

Bize ulaşın
 Facebook sayfasından içerik editörlerine yada buradan direkt mail atarak yazılarınızı ulaştırabilirsiniz..
Heycanla bekliyoruz :)


Hindistan sineması 100 yaşında

Hollywood'dan sonra dünyanın ikinci büyük sinema endüstrisine sahip Hindistan, ilk uzun metrajlı sessiz filmin gösterime girmesinin 100. yılını kutluyor.



YENİ DELHİ - Hindistan'ın ilk filmi "Raja Harishchandra"nın (King Harishchandra), Hindistan sinemasının babası olarak bilinen Govind Phalke'nin yönetmenliğinde 1913'te çekildi.
Hindistan sinemasının bu yıl 100. yılı olması dolayısıyla ülkedeki önemli yapımcılar arasında gösterilen Karan Johar, Anurag Kashyap, Zoya Akhtar ve Dibakar Banerjee tarafından "Bombay Talkies" isimli kısa metrajlı film çekildi.
Filmde Bollywood'un ünlü yıldızları Amitabh Bachchan, Aamir Khan, Rani Mukherji ve Katrina Kaif rol aldı. 
Hollywood'tan sonra dünyanın en önemli film endüstrisine sahip Hindistan'da geçen yıl bin 500 film çekildiği bildirildi.
Dünyanın hemen her bölgesinden izleyiciye sahip Bollywood, özellikle Güney Asya ülkelerinde büyük bir hayran kitlesine sahip.

haber: ntvmsnbc

Ben ve Sen (bugün vizyonda)


Yönetmen: Bernardo Bertolucci
Oyuncular: Tea Falco,Jacopo Antinori,Sonia Bergamasco

Senaryo:
Bernardo
Bertolucci, Niccolò Ammaniti,
Umberto Contarello, Francesca
Marciano (Niccolò Ammaniti'nin
aynı adlı romanından)
Süre: 96dk
Yapım: İtalya (2012).
İthalatçı:Bir Film.
Dağıtımcı: M3.
Gösterim Tarihi: 17 Mayıs 2013

14 yaşındaki Lorenzo'nun (Jacopo Olmo Antinori) hem anne-babasıyla hem de akranlarıyla arası bozuktur. Okulun kayak gezisine katılmak yerine kendini bodrum katına kapatır ve bir hafta boyunca zamanını müzik dinleyerek, kitap okuyarak ve TV seyrederek geçirmeyi planlar. Ancak 25 yaşındaki üvey ablası Olivia'nın(Tea Falco) gelişiyle Lorenzo'nun
kaçış planı altüst olur.




haber:sabah.com.tr

Herkes Ölecek (bugün vizyonda)



Yönetmen: Ryûhei Kitamura
Oyuncular: Luke Evans,Adelaide Clemens,Derek Magyar

Senaryo: David Cohen
Süre: 86dk
Yapım:ABD (2012).
İthalatçı: Bir Film
Dağıtımcı: Tiglon Film
Gösterim Tarihi: 17 Mayıs 2013


Acımasız bir çete, genç bir çifti rehin alır ve ıssız bir alandaki terk edilmiş bir eve götürür. Çete, kaçırdığı kızı öldürünce, onun erkek arkadaşı intikam hırsıyla yanıp tutuşur. Herkese karşı tek başına meydan okuyan genç adam avcıya, çetedekiler de ava dönüşecektir

 

Korku Hikayeleri (bugun vizyonda)


Yönetmen: Hong Ji-young,Im Dae-woong,Jeong Beom-sik,Kim Gok,Kim Sun
Oyuncular: Kim Ji-young,Jeong Eun-chae,Nam Bo-ra

Oyuncular: Kim Ji-won, Yoo
Yeon-seok, Kim Hyun-soo.
Süre: 114 dk.
Yapım: Güney Kore(2012)
İthalatçı: Mir Yapım.
Dağıtımcı: Medyavizyon.
Gösterim Tarihi: 17 Mayıs 2013

Damlayan su sesine eşlik eden bir bıçak bileme sesi duyan liseli genç kız, yabancı bir yerde eli kolu bağlı olarak uyanır. Dehşetin pençesinde, etrafına bakınır ve hiç tanımadığı bir adam tarafından kaçırılmış olduğunu görür. Adam yavaşça ona yaklaşırken, genç kızın yaşadığı korku giderek artar. Genç kız, zaman kazanabilmek için ona 'korku hikayeleri' anlatmaya başlar.

 

17 Mayıs haftasında komediden korkuya tam 9 yeni film sinemalarda!


Vizyondaki filmler

Bol filmli mayıs ayının üçüncü vizyon haftasında komediden korkuya tam 9 yeni film sinemalarda! Hangover kuşağının lise çağında geçen versiyonu olan bol kahkahalı Çılgın Doğumgünü gençlere keyifli bir komedi vaad ediyor. Dün akşam 66. Cannes Film Festivali'nin açılış filmi olarak ilk gösterimini yapan Baz Luhrmann imzalı Muhteşem Gatsby ise 3D bir şölen sunuyor.
Haftanın diğer keyifli yabancı alternatifleri ise Dustin Hoffman'ın ilk yönetmenlik denemesi olan Dörtlü, Bernardo Bertolucci'nin festivallerden olumlu eleştiriler alan filmi Ben ve Sen, korku ve gerilim türünde vizyona giren Güney Kore yapımı Korku Hikayeleri ve başrolünde Luke Evans'ın yer aldığı Herkes Ölecek.
Bu hafta yerli filmlerdense 3 yeni yapım seyircisiyle buluşuyor. Tolga Baş'ın ilk yönetmenlik işi olan Koğuş Akademisi, Tunç Okan'ın yıllar sonra sinemaya döndüğü Umut Üzümleri ve Hüseyin Tabak'ın festivallerden ödüllerle dönen filmi Güzelliğin On Par' Etmez... vizyonda seyircisini bekleyen yapımlar.

Haber: beyazperde.com

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir Sapığın İdeoloji Rehberi



İstanbul Modern Sinema’da sinema psikanaliz ilişkisini ele alan filmler gösteriliyor

İstanbul Modern Sinema'da 11-23 Mayıs tarihleri arasında gösterilecek "Bir Sapığın İdeoloji Rehberi" programı adını süperstar filozof Slavoj Zizek’in son belgeselinden alıyor. Sinema tarihinden çeşitli filmleri yorumlayan Zizek, sinemanın nasıl arzu duymamız gerektiğini dikte ettiğini ve bu nedenle sapkın bir sanat olduğunu iddia ediyor. Programda da gösterilecek olan "Sapığın İdeoloji Rehberi"nde, yol göstericimiz Zizek tanık olduğumuz öykünün ötesindeki sinemanın kapılarını bizim için aralıyor. Seçki, bir yandan Laos’un geleneklerine bağlı bir köyünden, Avrupa’nın 1968 hareketine uzanıyor, öte yandan sinemanın psikanalizle ilişkisini ele alan, sinemanın bir illüzyon ve arzu makinesi olduğunu adeta kanıtlayan filmler sunuyor.
Programda, günümüz felsefe dünyasının popüler düşünürlerinden Slavoj Zizek’in, sinemanın psikanalizle ilişkisini ele aldığı ilk belgeseli “Sapığın Sinema Rehberi”nden sonra Sophie Fiennes ile ortaklığını sürdürdüğü, biçimsel anlamda bir devam niteliği taşıyan “Sapığın İdeoloji Rehberi”; Olivier Assayas’ın Venedik Film Festivali’nde “En İyi Senaryo” ödülünü alan “Mayıstan Sonra”; Andrzej Jakimowski’nin Varşova Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve İzleyici Ödülleri’ni kazanan “Hayallerin Ötesinde”; Kim Mordaunt’un 2013 Berlin Film Festivali'nde “En İyi İlk Film”, “Uluslararası Af Örgütü Ödülü”, ve “En İyi Film-Çocuk Jürisi” ödüllerine layık görülen “Roket”; Cho Jae-Hyun, Zia’nın “Yük”; Shane Carruth’un “Gizli Kimya”; Malgoska Szumowska’nın “…Adına”;  Bobcat Goldthwait’in “Tanrı Amerika’yı Korusun” ve Paul Andrew Williams’ın “Yarım Kalan Şarkı” isimli filmleri yer alıyor.
Sapığın İdeoloji Rehberi (The Pervert’s Guide to Ideology), 2012
İngiltere-İrlanda, DVD, Renkli, 135’, İngilizce
Yönetmen: Sophie Fiennes
Oyuncular: Slavoj Zizek
Günümüz felsefe dünyasının popüler düşünürlerinden Slavoj Zizek, sinemanın psikanalizle ilişkisini ele aldığı ilk belgeseli Sapığın Sinema Rehberi’nden sonra biçimsel anlamda bir devam niteliği taşıyan Sapığın İdeoloji Rehberi adlı bu filmde de Sophie Fiennes ile ortaklığını sürdürüyor. Yaşadığımız toplumu post modern olarak niteleyen Zizek, topluma tüketim ideolojisinin hakim olduğunu, değerlerinin ise haz almak, fantezi ve arzu olduğunu söylüyor. Psikanalizi Hollywood ve dünya sinemasının çeşitli film örneklerine uygulayarak, metnin içine sızmış ideolojik mesajları deşifre ediyor. Belgeselde, Taksi Şoförü, Jaws, Titanik, Full Metal Jacket, Kara Şövalye gibi filmlerin yanı sıra dünya sinemasının ağırlıklı olarak propaganda amaçlı çekilmiş bazı filmleri ve tüketim toplumunun başlıca meta markalarının reklam filmlerinde kullandıkları mesajlar da yer alıyor.
Mayıstan Sonra (Après Mai) (Something in the Air), 2012
Fransa, Blu-ray, Renkli, 122’, Fransızca-İtalyanca
Yönetmen: Olivier Assayas
Oyuncular: Lola Creton, Clément Métayer, Félix Armand, Dolorès Chaplin, Carole Combes
Venedik Film Festivali’nden “En İyi Senaryo” ödülü ile dönen film, Avrupa gençliğinin 1968 Hareketi sonrasında yaşadığı çalkantıları ele alıyor. Mayıstan Sonra, 60'lı yılların sonlarında çıkan öğrenci isyanları ekseninde 70'lerin Fransa’sına genç lise öğrencisi Gilles ve arkadaşları üzerinden bir bakış atıyor.. 
Hayallerin Ötesinde (Imagine), 2012
Polonya-İngiltere-Portekiz-Fransa, 35mm, Renkli, 105’, İngilizce
Yönetmen: Andrzej Jakimowski
Oyuncular: Alexandra Maria Lara, Edward Hogg, Melchior Derouet, Francis Frappat
Görme yetisi olmayan Ian uzun yıllardır “mekansal oryantasyon” (echo-location) yöntemi ile baston kullanmayı bırakmış ve bu yöntemle hayatın içerisine girebilmeyi başarmıştır. Sorunlarının dışarıdaki dünyayı hayal etmekle yok olacağına inanan Ian, Lizbon'da görme engelli insanlar için özel eğitim veren bir kliniğe eğitmen olarak atanır. Ian buradaki öğrencilerine günlük olarak alışılmışın dışında eğitimler vermeye başlar. Film geçen yıl Varşova Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve İzleyici Ödülleri’ni kazanmıştı.
Yarım Kalan Şarkı (Song for Marion), 2012
İngiltere, 35mm, Renkli, 93’, İngilizce
Yönetmen: Paul Andrew Williams
Oyuncular: Terence Stamp, Vanessa Redgrave, Gemma Arterton, Christopher Eccleston
72 yaşındaki huysuz emekli Arthur, kanserle boğuşan eşi Marion’ını kaybettikten sonra oğlu ve torunuyla da ilişkisini keserek kendini hayattan soyutlar. Ancak bir süre sonra Marion’ın gönülden bağlı oluğu sıra dışı koronun cazibesine kapılır. 
Tanrı Amerika’yı Korusun (God Bless America), 2012
ABD, DVD, Renkli, 104’, İngilizce
Yönetmen: Bobcat Goldthwait
Oyuncular: Joel Murray, Tara Lynne Barr, Melinda Page Hamilton, Mackenzie Brooke Smith, Hastalıklı bireylerin Amerikan toplumundan ayıklanması gerektiğine inanan Frank aynı gün hem işinden kovulur hem de beyninde tümör olduğunu öğrenir. İlk cinayetinin ardından, her şeye isyan etmeye hazır, en az onun kadar öfkeli Roxy ile karşılaşan Frank, onun da yardımıyla kısa sürede bir ölüm makinesine dönüşür. 
Roket (The Rocket), 2013
Avustralya-Laos, Blu-ray, Renkli, 96’, Lao
Yönetmen: Kim Mordaunt
Oyuncular: Sitthiphon Disamoe, Loungnam Kaosainam, Thep Phongam, Bunsri Yindi
Geleneklerine bağlı bir köyde inşa edilecek baraj yüzünden, lanetli olduğuna inanılan Ahlo adlı küçük bir çocuk, ailesi ile birlikte bir mülteci kampına yerleştirilir. Lanetli olmadığını kanıtlamak isteyen Ahlo, Roket Festivali’ne katılarak devasa bir roket inşa etmeye karar verir. Laos´ta çekilen ilk uluslararası yapım olan  Roket, 2013 Berlin Film Festivali'nde 'En İyi İlk Film', Uluslararası Af Örgütü Ödülü, ve En İyi Film-Çocuk Jürisi ödüllerini kazandı. 
Yük (Mu-Ge) (The Weight), 2012
Güney Kore, DVD, Renkli, 107’, Korece
Yönetmen: Jeon Kyu-Hwan
Oyuncular: Cho Jae-Hyun, Zia
2012 Venedik Film Festivali’nde sansasyon yaratan Yük, morgda çalışan Jung adlı bir levazımatçının hikayesinden yola çıkarak çağdaş bir metropolde dışlanmış, kenara itilmiş, ötekileştirilmiş insanların hayatlarına değiniyor. Gerçek üstü ögelerin ustalıkla kullanıldığı film, 2012 Tallinn En İyi Yönetmen ve 2012 Venedik Eşcinsel Aslan ödüllerine layık görüldü.
Gizli Kimya (Upstream Color), 2012
ABD, DVD, Renkli, 96’, İngilizce
Yönetmen: Shane Carruth
Oyuncular: Amy Seimetz, Shane Carruth, Andrew Sensenig, Thiago Martins
2004 yılında çektiği oldukça düşük bütçeli bilimkurgu filmi “Primer” ile Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü alan yönetmen Shane Carruth, ikinci filmi “Gizli Kimya” ile yaşlanmayan bir organizmanın yaşam döngüsüne kapılan iki çifti anlatıyor. Film, romantizm, dram ve gerilimi iç içe geçirirken, günümüz ilişkilerinin yozlaşmasına dikkat çekiyor. 
...Adına (W IMIE...) (In the Name of), 2012
Polonya, DVD, Renkli, 96’, Lehçe
Yönetmen: Malgoska Szumowska
Oyuncular: Andrzej Chyra, Mateusz Kosciukiewicz, Lukasz Simlat, Maja Ostaszewska
Kadınlar ile tanıdığımız Polonyalı yönetmen Malgorzata Szumowska, bu kez katolikliğin baskın olduğu Polonya’da eşcinsel bir rahibin yaşadıklarını anlatan bir filmle karşımıza çıkıyor. Rahip, bir köyde, problemli yetim çocukları topluma kazandırma görevini üstlenir. Ancak adım attığı bu topraklar, onu tanımaya bile yeltenmeyecek kadar dar görüşlü insanlara ev sahipliği yapmaktadır. Film 2013 Berlin Teddy Ödülü kazandı.

Haber: sanat.milliyet.com.tr

Siyahlı Kadın 9 Mart 2012 vizyona girdi. Hala izlemediyseniz buyrun:



Genç avukat Arthur Kipps (Daniel Radcliffe) 3 yaşındaki oğlunu bırakıp, uzak bir mesafedeki Crythin Gifford kasabasına gitmek zorunda kalır. Orada Eel Malikanesi’nin merhum sahibinin hukuki işlemlerini yürütecektir. Bu ürpertici ve garip malikaneye varmasıyla, kasabanın geçmişindeki karanlık sırlarını keşfetmeye başlayacaktır. Siyahlara bürünmüş, esrarengiz bir kadının görüntüsünün belirmesiyle de içinde hissettiği ürperti an be an artacaktır.

Susan Hill’in aynı adlı çok satan eserinden uyarlanan Siyahlı Kadın “The Woman In Black”, kayıp, intikam ve matemin karanlık hikayesini anlatıyor. Bir Neil Gaiman uyarlaması olan Stardust’ın ve bir çizgi-roman uyarlaması olan X-Men:First Class’ın başarılı senaristi Jane Goldman, bu dönem romanını 21. Yüzyıl seyircisine uygun bir dille beyaz perdeye uyarlıyor.
2008 yapımı Eden Lake filminin yönetmeni James Watkins yine bir gerilim filminde yönetmen koltuğuna oturuyor ve başrolde karşımıza Harry Potter karakteriyle hafızalara kazınana Daniel Radcliffe’i çıkarıyor.
The Woman In Black 1982 yılında ilk yayınlandığında, yazar Susan Hill kitabının başka bir sanat dallarına malzeme olabileceğini hiç düşünmemiş. “Yazdığınız eser sizin için sadece bir kitap. Onu başka bir medya için yazmıyorsunuz. Siz sadece kitabı yazıyorsunuz ve başkaları gelip, sizden onu alıyor.” diyor.
Susan Hill’in bu eseri beyaz perdeye ilk defa taşınıyor. Kitabın, daha evvel televizyon filmi, tiyatro oyunu ve radyo tiyatrosu yapılmış fakat bu ilk sinema uyarlaması. Proje, filmin yapımcısı Richard Jackson’a 1997 yılında gelmiş. “Kitabın film adaptasyonu için tehlikeli bir tarafı var. Geçen yıllarda pek çok senarist ile yazım süreçlerimiz oldu, hiçbir senaryo beni bu kadar tatmin etmemişti.” diyor.
Bu projenin hayata geçmesindeki itici güç Hammer’ın CEO’su Simon Oakes’la yapılan bir toplantı olmuş. En eski yapım şirketlerinden biri olan efsanevi Hammer markasını tekrar güçlendirmek isteyen Simon Oakes için yapımcı Richard Jacksom şunları söylüyor: “Bu işin nereye varacağıyla ilgili ciddi endişelerim olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Daha önce de Hammer’ı diriltmek adına teşebbüslerimiz olmuştu. Fakat Simon bu konuda ciddi olduklarını açıkça belirtti. Kaliteli, Susan Miller’ın öyküsüne bağlı kalacak bir taraftan da günümüz sinema izleyicisi yakalayacak bir film yapma tutkusuyla doluydular.”
Hammer yeniden doğma çalışmalarına, korku sinemasına ağırlık vererek devam ediyor. Simon Oakes’un The Woman In Black’e bu kadar önem vermesinin sebebi de türü ve bu tür içindeki farklılığı aslında. Simon Oakes şöyle açıklıyor: “Ekip olarak öncelik verdiğimiz nokta, son dönem korku sinemasında gördüğümüz pek çok örnekte olduğu gibi kanlı ve vahşi bir sinemadan ziyade daha klasik bir korku türünde kalmaktı. The Woman In Black bu amacımızı yerine getirmek için ciddi bir potansiyele sahip.”
Yapımcı Richard Jackson, senarist arayışları sürecinde zorlandıklarını ve başından beri en çok Jane Goldman ile çalışmak istediklerini belirtiyor. “Jane Goldman başından beri bu proje için çok heyecanlıydı. Onunla ilgili evvelden de pek çok şey okumuştum, yaptığı işleri de biliyordum. Bunun için doğru insan olduğu apaçık ortadaydı. Nihayetinde onun yazdığı senaryo herkesi bir araya topladı. Yönetmen James Watkins senaryoyu okudu ve bayıldı. Daniel Radcliffe Harry Potter’ın hemen ardından okudu ve çok beğendi. Tüm ekibi bir araya getirmemizde Jane’in senaryosunun payı çok büyük.”
Senaryo tamamlandığında, sonuç Susan Hill’i çok heyecanlandırmış. “Jane okumam için bana senaryoyu yolladığında “Pekala, gayet iyi ama…” dedim. “Sadece bunun harika bir iş olduğunu düşündüm. Jane, sanırım, hikayedeki bazı değişikliklere müdahale edeceğimi düşünüyordu fakat benim takıldığım nokta bu değildi. Benim endişem hikayenin bambaşka bir şeye dönüşmesiydi. Ama o bunu yapmamıştı. O kadar yetenekli ki, ortaya çıkan senaryo bir şekilde aynı anda hem onun hem de benim işim.”
Jane Goldman başından beri senaryo yazarken kullanacağın dilin etkisinin çok önemli olduğunun farkındaydı. “The Woman In Black harika bir roman. Çok başarılı bir tiyatro adaptasyonu var. Daha önce uyarlamaları olduğu için, TV filmi ve tiyatro oyunu olarak, yani daha önce anlatılmış bir hikaye olduğu için şu çok açıktı ki; bu filmin mutlaka ilave özellikleri olmalıydı. Benim görevim daha çok sinema izleyicisiyle The Woman In Black’i tanıştırmaktı. Stephen Mallatratt nasıl kitabı tiyatro diliyle yeniden anlattı ben de sinema diliyle tekrar anlatmanın niyetindeydim.”
Senaryonun yazıldığı süreçte, Eden Lake’in yönetmeni James Watkins tesadüfen Jane Goldman’ın bu senaryoyu yazdığını öğrenmiş ve menajerine bu proje ile ilgilendiğini söylemiş. James Watkins “ Ben de o dönemde bir hayalet hikayesi üzerinde çalışıyordum, bir şekilde olmadı. Jane’in senaryosunu okuduğumda yapamadığım projede olmasını istediğim herşeyin bunda olduğunu gördüm. Evet, bu bir korku filmiydi ama zamanda duygusal tarafları da ağırlıklıydı. Beni heyecanlandıran bir senaryoydu ve okuduğum anda, bu filmi yapmak istedim.” diyor.
Simon Oakes yönetmenle ilgili şunları söylüyor: “James çok zeki bir adam. Bir hikayeyi nasıl anlatması gerektiğini ve aynı zamanda hikayedeki korku öğelerini nasıl açığa çıkaracağını bilen harika bir yönetmen.”
Filmin başrol kahramanı Arthur Kipps’i kimin canlandıracağına karar verme sürecinde, yönetmen James Watkins hikayedeki hüznü ve hassasiyeti harmanlayabilecek genç bir yetenekle çalışmaları gerektiğini düşünmüş. Watkins’e göre Harry Potter serisi ile üne kavuşan Daniel Radcliffe en uygun seçenekmiş. “Daniel ile bir araya geldiğimizde uzun uzun konuştuk ve karaktere aynı şekilde baktığımızı fark ettik. Arthur Kipps, Daniel’ın canlandırmak isteyeceği kadar zengin bir karakter ve bu karakterde keşfedeceği çok fazla derinlik var aslında.
Senarist Jane Goldman da aynı şekilde, Daniel henüz başrol oyuncusu olarak belirlenmeden evvel aynı fikirdeymiş. Arthur karakterini hep genç biri olarak hayal etmiş. “Özellikle hikayenin geötiği dönem ve karakterin sosyal çevredeki konumu göz önüne alındığında Arthur mutlaka genç biri olmalıydı.” diyor Goldman.
Yapımcı Richard Jackson “Senaryoyu Daniel’a verdiğimde Amerika’ya doğru yola çıkıyordu. Senaryoyu uçak seyahati sırasında okudu ve iner inmez menajerini arayıp bu filmde oynamak istiyorum dedi.” diyor.
Daniel Radcliffe’in bu role sıcak bakmaktaki en önemli sebebi, onu üne kavuşturan “büyücü
çocuk” karakterinden bir an evvel sıyrılmak. “Potter karakterini canlandırdığım için çok memnunum ve gururluyum. Fakat şimdi insanlara gerçek bir aktör olduğumu göstermenin zamanı geldi. Bunun yapmanın yolu da kendime ilginç ve farklı karakterler ve projeler bulmak.” Diyor Daniel Radcliffe.
Goldman’ın senaryosunu okuyunca ve Watkins’le ile yaptığı görüşme sonrasında genç aktör, Arthur Kipps karakterinin kendisi için yerinde bir meydan okuma olacağına karar vermiş. “Arthur çok karışık bir karakter bir yandan da kendi içinde bir sakinliği var. Gerçekten bir oyuncunun canlandırmak isteyeceği en ilginç karakterlerden biri.” diyor Daniel Radcliffe.
“Viktoria döneminde geçen bir hayalet hikayesinde rol almak oldukça cezbedici. Yönetmen James ile görüşmemizde Kubrick’ten bir alıntı yapmıştı. Doğaüstü olaylara yer veren hikayeler bir yandan da tesadüfi bir şekilde teselli edici. Çünkü ister istemez ölüm sonrası yaşamın varlığına işaret ediyorlar. Bu hikayede de karısını kaybetmiş bir adam, esrarengiz bir eve gidiyor ve ölmüş bir kadının hayaletini görmeye başlıyor. Adamın orada kalma ve o hayaleti bulma sebebi saklı kalmış bir istekle veya içgüdüyle ilgili aslında. Karısının şu anda daha iyi bir yerde olduğunu hissetmeye ihtiyacı var.”
Yönetmen James Watkins, Daniel Radcliffe’in Arthur Kipps karakterine olgunluk kazandırdığını düşünüyor. “ Daniel yaptığı sanata gönülden bağlı. Ayrıca bana çok güvendi ve onu oyunculuğu ve oynadığı karakterle ilgili farklı noktalara taşımama izin verdi. Bana öyle geliyorki Daniel kendiyle çok fazla uğraşıyor, derinlere iniyor, bakış açısını değiştirmeye çalışıyor ve bir oyuncu olarak kendini farklı farklı yollarla geliştiriyor. Seyirci bu filme yepyeni bir Daniel ile karşılaşacak. Artık karşılarında yetişkin bir oyuncu var. Seyirciler ve hayranları onun bu performansı karşısında nefeslerini tutacak.”
Susan Hill da Daniel Radcliffe’in başrol için çok uygun bir oyuncu olduğunu düşünüyor. “Ben Harry Potter serisini okumadım. Filmleri de izlemedim ama tabi ki Daniel Radcliffe’i biliyordum. Ve onunla tanıştığımızda onun hikayeye ve senaryoya bakışından doğru kişi olduğunu anladım. Bir röportajında The Woman In Black’in sadece bir ürkütücü olmadığın, aynı zamanda içinde keder, yakının kaybetme acısı ve bunun insana neler yaşattığının olduğunu da söylemiş. Çok haklı. Bu hikayenin en önemli kısmı ve onun yakalamış, o hikayeyi gerçekten anlamış.”
Filmde Daniel Radcliffe ile birlikte rol paylaşanlar arasında Crythin Gifford kasabasının sakinlerini canlandıran Ciarán Hinds, Janet McTeer ve Shaun Dooley var. Yönetmen James Watkins yan kastı oluştururken, bu karakterlerin de gerçek olmasına özen gösterdiklerini söylüyor. “Onları ötekileşmiş köylüler olması ya da taşradan gelen, kıro insanlar olmalarını istemedik. Bu insanların hissettikleri bir acı var, büyük bir kayıpları var ve davranışlarını etkileyen korkuları. Bu karakterler köylü olmanın ötesine geçmeliydi.”


Alıntı ve Kaynaklar
Haber  : sinemahaber.com



Tim Burton bu kitaba bayıldı!



Tim Burton bu kitaba bayıldı, film için Johnny Depp’le görüşüyor…


Sinemanın dâhi çocuklarından Tim Burton, Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları isimli kitaba bayıldı. Yönetmen Tim Burton, kült oyuncusu Johnny Depp ile görüşüyor. 34 dile çevrilen Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları filme çekilmeden önce Türk okurlarıyla buluşuyor. 
 
Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları Sayfa6 Yayınları’ndan çıktı! 
 
 
Gerek kendine özgü çizgi karakteristiği, gerek sinemasal dili gerekse seçtiği sıra dışı senaryolar nedeniyle dünyanın en ilginç yönetmenlerinden biri olan Tim Burton, son projesi için kolları sıvadı. Burton okuduğu anda bayıldığı, genç yazar Ransom Riggs’in kaleme aldığı Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları’nın filme çekilmesi için hazırlıklara başladı. Tim Burton’ın şimdiden merakla beklenen filmine ilham veren Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları, Sayfa6 Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi. 
 
Dünyanın ucunda bir yetimhane! 
 
Avustralya’da gözlerden uzak bir yetimhanede bir arada, Bayan Peregrine’in gözetiminde yaşayan çocuklar, dış dünyadan kopuk kendi normal hayatlarını sürmektedirler. Ancak bu çocukların normal hayatları, dış dünya için kabul edilemeyecek tuhaflıklarla doludur. 
 
 
Uçabilmek bu yetimhanede gayet doğal…
 
Bu yetimhanenin kendi gerçekliği içinde, görünmez olmak, boşlukta bir uçan balonmuşçasına asılı kalmak, ölümcül hastaları tekrar hayata döndürmek günlük rutinin bir parçasıdır. Bayan Peregrine’in gözetiminde kendi hayatlarını sürdüren bu çocukların da kendi dünyalarına özel ve bir o kadar da haklı korkuları vardır… 
 
Öte yandan, 16 yaşındaki Jacop tüm yaşıtları gibi ergenlik sivilceleri, sıkıcı aile toplantıları ve karşı cinsle iletişimsizlik gibi temel sorunlar yaşamaktadır. Çocukluğundan bu yana büyükbabasının anlattığı tuhaf ve korkutucu masalları saymazsak… Jacop, kendisinde olmasını hayal bile edemeyeceği yeteneklerle dolu ama canavarların bir an olsun peşlerini bırakmadığı çocukların öykülerini dinleyerek büyümüştür. Ergenlikle birlikte büyükbabasının bu masallarından da sıkılmaya başlamıştır… Ta ki büyükbabası o masallardakine benzer şekilde öldürülene dek… 
 
 
Arka Kapak:
 
 
GİZEMLİ BİR ADA
TERK EDİLMİŞ BİR YETİMHANE
TUHAF FOTOĞRAFLAR
 
Bazı çocuklar diğerlerinden farklıdır…
Yukarıdan duyulan sesler kesildi. Ardından tam başımın üstündeki 
döşeme gıcırdadı ve küçük bir alçı yağmuru tepeme döküldü. 
Yukarıda her kim varsa yerimi tam olarak biliyordu.
Nefesimi tuttum.
 
Güneşin batmadığı, kimsenin hastalanmadığı, 
ölümün unutulduğu bir ada…
Küçük bir kızın sesini duydum, “Abe? Sen misin?” Kafamı çevirip yukarı baktım. Parçalanan tavanın etrafına toplanmış yarım düzine çocuk 
bana bakıyordu. Bembeyaz yüzleri ciddiydi. 
 
Gizemlerle dolu metruk bir ev…
Nereden olduğunu çıkaramasam da onları bir yerden tanıyordum. 
Hayal meyal hatırlanan bir düşteki yüzleri andırıyorlardı. 
Onları daha önce nerede görmüştüm? 
 
Gerçeklikle hayal arasındaki ince çizginin 
üzerinde gidip gelen bir hikâye...
O anda anlamıştım. O çocukları fotoğraflarda görmüştüm.
 
16 yaşındaki Jacob, dedesinin başına gelen felaketin ardından hiç bilmediği bir adada keşfe çıkar. Burada Bayan Peregrine’e ait bir çocuk yuvasının darmadağın olmuş kalıntılarıyla karşılaşır. Evin metruk koridorlarını, yatak odalarını araştırırken duyduğu bir sesle dehşete düşer, gördüğü şeyin peşinden koşarken birden zamanın hiç akmadığı, diğer insanların asla göremeyecekleri bir dünyaya ayak basar.
 
Akıllardan çıkmayacak eski fotoğraflarla bezenmiş bu roman yetişkinlerin, gençlerin ve karanlıkta geçen bir serüvenden 
haz duyan herkesin hoşuna gidecek.
 
Haber:  sanat.milliyet.com.tr

25 belgeselle Türkiye panoraması



1-6 Haziran’da gerçekleşecek DOCUMENTARIST 6. İstanbul Belgesel Günleri’nin Türkiye programında bu sene rekor sayıda film yer alıyor.

  110’u aşkın filmin başvuru yaptığı festival programının Türkiye Panorama bölümüne, beşi yurtdışından olmak üzere 25 film seçildi.
 
Belgeselin çağdaş ustalarını İstanbul’a taşıyarak dünyanın dört bir yanından kalburüstü belgeselleri seyirciyle buluşturan DOCUMENTARIST, Türkiye’nin genç kuşak belgeselciler için de platform olma işlevini sürdürüyor.  Uluslararası programı davet usulüyle oluşturulan festivale, bu sene Türkiye’den başvuran 110’u aşkın filmden 25’i seçildi. Bunların içinde genç yönetmenlerin elinden çıkma 17 film, aynı zamanda Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’ne aday olacak. Sözkonusu yapımlardan beş tanesi, Türkiye dışında yaşayan yönetmenlere ait. Festivale İsviçre’den katılan Ufuk Emiroğlu’nun ilk filmi “Babam, Devrim ve Ben”in (Mon Pêre, la Rêvolution et moi) dünya prömiyeri ise DOCUMENTARIST’te gerçekleşecek!
 
DOCUMENTARIST 2013 TÜRKİYE PANORAMA SEÇKİSİ:
 
1.Apple-tab-span" style="white-space:pre"> Ot (Was), Caner Canerik
2. Demir Uçurtma, Sedat Aygün
3. Mustafa'nın Yaşam Zinciri, Doğu Akıncı
4. Sadık, Cantekin Cantez-Burcu Ayşe Esenç 
5. İşkenceyi Gördük, Cenk Örtülü-Zeynel Koç
6. Fecîra, Piran Baydemir
7. Yok Anasınınn Soyadı, Hande Çayır
8. Kıymet, Canan Turan
9. Küpeli, Çetin Baskın-Metin Akdemir
10. Gecekondu Mahallesi, Emrah Kılıç
11. Garod, Onur Güray-Burcu Yıldız
12. Meğer, Uğur Egemen İres
13. Yolun Başında, Somnur Vardar
14. Şantiye Beyoğlu, Meral Candan
15. Benim Çocuğum, Can Candan
16. Asê, Ercan Orhan
17. Dünyayı Kurtarmaya Çalışanlar, Akile Nazlı Kaya
18. Babam, Devrim ve Ben (Mon Pêre, la Rêvolution et moi), Ufuk Emiroğlu
19. Köprü, Soner Sert
20. Bay Siebzehnrübl (Her Siebzehnrübl), Tuna Kaptan
21. Annemin Pususlası (Qiblenameya Dêya Min), Hatice Kamer
22. Misafir, Haydar Demirtaş
23. Bûka Baranê, Dilek Gökçin
24. Tek Başına Dans (Alleine Tanzen), Biene Pilavci
25. Gurbet Pastası, Ayşe Funda Aras
 
Hollanda Başkonsolosluğu, Brezilya Başkonsolosluğu, SALT, Akbank Sanat, İstanbul Fransız Enstitüsü, Yunanistan Başkonsolosluğu, Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi ve Goethe Enstitüsü’nün desteğiyle gerçekleşen DOCUMENTARIST İstanbul Belgesel Günleri’nin gösterim ve etkinlikleri, 1-6 Haziran 2013 tarihlerinde Akbank Sanat, Fransız Kültür Merkezi, SALT Beyoğlu, Sismanoglio Megaro, Dutch Chapel ve Romanya Kültür Merkezi’nde yer alacak.
 
Haber:  sinema.milliyet.com.tr/

Altın Palmiye için büyük heyecan



66. Cannes Film Festivali, Baz Luhrmann'ın çektiği ve Leonardo di Caprio'nun başrolünde oynadığı 'The Great Gatsby'nin gösterimiyle bugün başladı. Festival gün gün özel yayınlarla ve kapanış töreni ise NTV'den canlı olarak yayınlanacak. 

PARİS - 66. Cannes Film Festivali'nde perde bugün açıldı. Beyazperdenin önemli isimlerini ve yıldızlarını ağırlayacak festival 26 Mayıs'ta sona erecek.
Cannes Film Festivali gün gün özel yayınlarla NTV'den canlı olarak yayınlanacak. Açılış töreni gibi kapanış töreni de yine NTV'den izlenebilecek.
Festival dolayısıyla sinema dünyasının ünlü isimleri Kırmızı Halı'da boy göstermek için Cannes'a akın edecek
Bu yılki festivalde Türkiye'den bir film yarışmıyor. Ancak yönetmen Semih Kaplanoğlu, Jane Campion’un başkanlık ettiği Cinefondation jürisinde yer alacak
Altın Palmiye heyecanı
Amerikalı yönetmen ve yapımcı Steven Spielberg'in başkanlığını yapacağı jüride, Hintli oyuncu Vidya Balan, Japon yapımcı Naomi Kawase, Avustralyalı oyuncu Nicole Kidman, Fransız yönetmen ve oyuncu Daniel Auteuil, İngiliz yönetmen Lynne Ramsay, yönetmen Ang Lee, Rumen yönetmen ve yapımcı Cristian Mungiu, Avusturyalı aktör Christopher Waltz yer alıyor.
Avustralyalı yönetmen Baz Luhrmann'ın çektiği ve Leonardo di Caprio'nun başrolde yer aldığı "The Great Gatsby" ile açılan festivalde yarışacak uzun metrajlı filmler ise şöyle:
Only God Forgives, Yön: Nicolas Winding Refn
Only God Forgives, Danimarkalı yönetmen Nicolas Winding Refn ve Amerikan sinemasının gerçek yıldızlarından Ryan Gosling’i, Drive’dan sonra bir kez daha bir araya getiriyor.
Gosling’in okur okumaz bayıldığı senaryonun Refn’e ait olduğu filmde, Drive’da olduğu gibi yine şiddet dolu bir intikam hikayesi izleyeceğiz.
Filmin konusuna gelirsek; Julian (Ryan Gosling), ailesinin uyuşturucu kaçakçılığı işlerini perdelemek için bir Thai boksu kulübü işlettiği Bangkok’da yaşar. Suçlar ve suçlular dünyasında çok saygı gören birisi olsa da içten içe büyük bir boşluktadır ve hiçbir şey hissetmeyen bir adama dönüşmüştür. Julian’ın ağabeyi Billy bir fahişeyi öldürünce, emekli ve ünlü bir polis olan Chang tarafından ortadan kaldırılır. Güçlü bir örgütün lideri olan anneleri Jena (Kristen Scott Thomas) ise oğlu Julian’dan intikam ister. Ryan Gosling ve Kristen Scott Thomas mevzu bahis olunca, bizi şahane bir Refn filminin beklediği aşikar. (YerGösterici)
Behind the Candelabra, Yön: Steven Soderbergh
sinemayı bıraktığını söyleyen usta yönetmen Soderbergh'in Cannes'da yarışan filmi, piyanist, inanılmaz bir şovmen ve sahne ve televizyonun göz alıcı yıldızı Liberace'yi odağına alıyor.


Şovmenlikle, ışığıyla ve abartıyla özdeşleşmiş bir isim olan Liberace izleyicilerin onu sevmesine ve 40 yıllık kariyeri boyunca ona sadık bir hayran kitlesi oluşturmasına neden olan dünyaca ünlü bir artistti.
Liberace hem sahnede hem sahne dışında aşırı uçlarda bir yaşam sürdü. 1977 yazında, yakışıklı ve genç yabancı Scott Thorson soyunma odasına girdi ve aralarındaki yaş farkına ve farklı dünyalara ait olmalarına rağmen, aralarında beş yıl sürecek bir ilişki başladı. Behind the Candelabra bu ilişkinin kamera arkasını Las Vegas’taki Hilton Hotel’de tanışmalarından acı ayrılıklarına kadar her şeyiyle gözler önüne seriyor.

Le Passe, Yön: Asghar Farhadi
Son yıllarda hiçbir yönetmen (sadece bir filmiyle) Asghar Farhadi kadar heyecanlandırmamıştı sinema severleri. ‘Bir Ayrılık’ filmi ile büyük bir hayran kitlesi yaratan Farhadi, İran sinemasına da yeni bir soluk aldırdı. İran Yeni Dalga’nın şiirsel varoluşçuluğunun dışına çıkarak toplumsal alanın baskısını bir ‘kaza mahali’ olarak ‘aile’nin olmamışlığıyla buluşturdu. ‘Bir Ayrılık’ı bu kadar özel kılan ise ahlaki düzenin ekonomiden ve toplumdan bağımsız olamayacağını hiçbir numaraya başvurmadan güçlü bir sinemayla ortaya koymasıydı.
Yeni filmi merakla beklenen Farhadi, herkesi şaşırtan bir karar alarak filmini ülkesinden uzakta, Fransa’da çekti.
Filmin sinopsisi ve ilk fragmanı bile heyecanlandırmaya yetti bizleri. ‘Bir Ayrılık’ filmini tersine çeviren Farhadi, Fransız eşiyle sorunlar yaşayan bir adamın eşi ve iki çocuğunu terk ederek İran’a dönmek isteyişini konu alıyor.
Filmin kadrosunda ‘The Artist’ filminden hatırladığımız Berenice Bejo, ‘Un Propheté’te muazzam oyunculuğuyla dikkatleri çeken Tahir Rahim, Dariush Mehrjui'nin Leyla filminden bildiğimiz İranlı oyuncu Ali Mosaffa ve ‘Bir Ayrılık’ta yargıç olarak karşımıza çıkan usta oyuncu Babak Karimi var. Cannes Film Festivali’nde yarışacak ‘The Past'i Türkiye’de ise en erken Filmekimi’nde göreceğimizi umuyoruz. (YerGösterici)

Inside Llewyn Davis, Yön: Coen Brothers
Coen Kardeşler'in yine bir dönem dramasına imza attıkları Inside Llewyn Davis, 1960'lı yılların New York'unda geçiyor.
1960'lı yılların başında Greenwich Village, folk müziğin devrimine sahne olur. Film ünlü folk sanatçısı Dave Van Ronk'un hayatından ilhamla yola çıkarak, dönemin müzik piyasasında yaşananları ünlü sanatçılar Bob Dylan, Joan Baez ve Joni Mitchell eşliğinde beyazperdeye taşımakta.
Filmin başrollerinde Justin Timberlake, John Goodman ve Carey Mulligan yer alıyor.
La Grande Bellezza, Yön: Paolo SorrentinoRoma'da yaşayan Jep Gamberdella, 65 yaşına gelmiş ve sıkça gençliğini özlemekte olan bir yazardır. Gençliğinde yazmış olduğu 'The Human Camera' ile büyük bir başarı yakalamış ve Roma yüksek sosyetesine kabul edilerek ihtişamlı bir hayat sürmeye başlamıştır. Hayatı başarılarla geçen Jep, bu süreçte tanıdığı insanların değişimlerine ve insanlıktan çıkma noktasına geldikleri bir krize tanık olur. Hayallerinde masumiyetini koruyan tek şey ise gençlik aşkıdır. Artık yeniden yazma zamanının geldiğine karar verir.
Son olarak 2011 yapımı This Must Be the Place'e imza atan Paolo Sorrentino'nun yazıp yönettiği filmin başrollerini Toni Servillo, Carlo Verdone ve Sabrina Ferilli paylaşıyor.
Nebraska,Yön: Alexander Payne George Clooney'nin başrolünde olduğu ve Oscar'da boy gösteren 'The Descendants'ın ardından Alexander Payne 'Nebraska' ile sinemaseverlerle buluşuyor.
Aralarında sorunlar olan alkolik bir babayla oğlunun Montana’dan Nebraska’ya yaptıkları yolculuğu ve Nebraska’da başlarından geçen kötü olayları anlatan siyah-beyaz çekilmiş filmde Bruce Dern, Will Forte ve Stacy Koch başrolleri üstlendi.
Only Lovers Left Alive, Yön: Jim JarmuschSinema tarihinin en nevi şahsına münhasır yönetmenlerini saymak istesek; bu listenin ilk sıralarında yer alacak isimlerden biri Jim Jarmusch olurdu şüphesiz. Amerikan bağımsız sinemasının “şairi” (film isimleri bile bunu gösteriyor) Jarmusch’un etkisi altına giren birinin hayatı boyunca iflah olmayacağı da kesin.
İlk filminden bu yana bir kez olsun seyircisini hayal kırıklığına uğratmayan çok yönetmen olmasa gerek. Süreki Tatil’den Cennetten’de Garip’e, Kahve ve Sigara’dan Ölü Adam’a her filminde şiir, dostluk ve sınırsızlık üzerinden özgürlüğün/bağımsızlığın ‘hakiki’ evrenini kuruyor usta yönetmen. Yeni filmi ‘Only Lovers Left Alive’ı ilk duyduğumuzdan bu yana heyecanımız yatışmadı. Çekimlerinin bir bölümü Almanya’da gerçekleşen film, Adam ve Eve isminde iki vampirin yüzyıllar süren sonsuz aşkını konu alıyor. Adam ve Eve’in ölümsüz ve uzun soluklu aşkları Eve'in küçük kız kardeşi Ava tarafından bozulacaktır...
Filmin baş karakteri Adam yeraltı müzisyeni olunca merakımız daha da artıyor. Müzik, aşk ve sonsuzluğun Jarmusch sinemasında bürünebileceği anlamları düşününce beklentimizin boşa çıkmayacağı da kesin.
Jarmusch sinemasının alamet-i farikası olan oyuncu seçimleri ise bu filmde de geçerli. Tom Hiddleston ve Tilda Swinton'ın yanı sıra Mia Wasikowska, John Hurt ve Anton Yelchin kadroda yer alan isimler. (Yer Gösterici)
Jeune & Jolie, Yön: François Ozon
17 yaşındaki genç bir kızın, dört mevsimde yaşadıklarını arka plandaki dört farklı şarkı eşiliğinde anlatan Jeune & Jolie, genç bir kızın tutku ve cinselliği keşfetme ve hayatını bu şehvet üzerine kurmaya başlama öyküsünü perdeye yansıtıyor.
Son filmi Dans la maison ile Golden Shell ve San Sebastian Festivali Jüri Özel Ödülü'nü kazanan François Ozon'un bir yıl sonra çektiği filmi Altın Palmiye'nin öne çıkan filmleri arasında.
Wara No Tate, Yön: Takashi Miike
Japon siyasetçi Ninagawa'nın torunu şaşırtıcı bir şekilde öldürülmüştür ve bu konuyla ilgili ellerinde şüphelinin adı vardır. Suçlunun geçmişi de sabıkalı bir katil olduğu bilinmektedir. 3 ay sonra Ninagawa en büyük 3 gazeteye ilan verir. Bu katili öldüren her kim olursa çok büyük bir ödülle mükafatlandırılacaktır. Bunun üzerine korkuya kapılan Kunihide polise teslim olur. Fakat Ningawa tarafından teklif edilen mükafat o kadar büyüktür ki , suçlunun transferi kesinlikle kolay olmayacaktır.
Uzak doğulu usta yönetmen Takashi Miike'nin rahatsız edici sinemasının bu hikayede nasıl kendini göstereceği merak konusu.
The Immigrant, Yön: James Gray
1920'lerde, Ewa Cybulski ve kardeşi Magda doğdukları ülke Polonya'yı terk ederek New York'un yolunu tutarlar. Ellis Ada'sına geldiklerinde Magda verem hastalığına yakalanır ve karantinaya alınır. Ewa yalnız ve kaybolmuş bir şekilde Bruno'nun ağına düşer, Bruno kadın ticareti yapmaktadır ve başarılı olmayı da kafasına koymuştur. Kız kardeşini kurtarmak için Ewa bütün fedakarlıklara hazırdır ve fahişelik yapmaya başlar. Bruno'nun kuzeni Orlando'nun gelişiyle birlikte, Ewa kendine güvenini geri kazanır fakat Bruno'nun kıskançlığı onları ölümcül bir deliliğe sürükler.
Two Lovers, We Own the Night gibi filmleriyle bilinen James Gray'in yönettiği filmde Jeremy Renner, Marion Cotillard ve Joaquin Phoenix başrollerde.

Ve diğerleri;
Borgam, Alex Van Warmerdam
La Venus a la Fourrure, Roman Polanski
La Vie D’Adele, Abdellatif Kechiche
Soshite Chichi Ni Naru, Kore-eda Hirokazu
Tian Zhu Ding, Jia Zhangke
Grisgris, Mahamat-Saleh Haroun
Heli, Amat Escalante
Jimmy P., Arnaud Desplechin
Michael Kohlhaas, Arnaud Despallieres
Un Chateau en Italie, Valeria Bruni-Tedeschi
Festivalin Belirli Bir Bakış (Un Certain Regard) bölümünde ise şu filmler yer alacak:
The Bling Ring, Sofia Coppola
Anonymous, Mohammad Rasoulof
The Bastards, Claire Denis
Bends, Flora Lau
Death March, Adolfo Alix Jr.
Fruitvale, Ryan Coogler
Grand Central, Rebecca Zlotowski
La Jaula de Oro, Diego Quemada-Diez
L’image manquante, Rithy Panh
L’inconnu du lac, Alain Guiraudie
Miele, Valeria Golino
Norte, hangganan ng kasaysayan, Lav Diaz
Omar, Hany Abu-Assad
Sarah prefere la course, Chloe Robichaud 



 haber kaynağı (alıntısı): ntvmsnbc.com

Şirinler 2. Filmle Geri Dönmeye Hazırlanıyor




Katy Perry’nin Şirine’yi seslendirdiği bu ikinci film de de Gargamel kötülük yapmak için yeni planlarını hayata sokuyor. İki adet şirin hayata getiren Gargamel şirineyi bu iki şirin sayesinde yanına çekmeyi başarıyor

kaynak ve alıntılar : yazarkafe
haber by selin eser

14 Mayıs 2013 Salı

Cannes Film Festivali başlıyor



Cannes Film Festivali'nin 66'ıncısı 15-26 Mayıs 2013 tarihleri arasında yapılacak.
Başlayacak festivalde 20 film yarışacak.
Aralarında Nicole Kidman ve Oscar ödüllü Yönetmen Ang Lee’nin de bulunduğu jürinin başkanlığını ise Steven Spielberg yapacak.
Yarışacak filmler arasında, Steven Soderbergh’in yönetmenliğindeki “Behind The Candelabra" (Şamdanın Arkası), Nicolas Winding Refn yönetmenliğindeki “Only God Forgives" (Sadece Tanrı Affeder) ve Polonya asıllı yönetmen Roman Polanski’nin “La Venus À La Fourrure" (Venüs Kurk İçinde) öne çıkan filmler.

Fransız filmleri İngiliz izleyicileri cezbediyor

Dünyanın en itibarlı film festivallerinden olan Cannes Film Festivali başlarken, Unifrance’in verilerine göre İngiltere’de son yılda 8 milyar Fransız film bileti satışı gerçekleşti.
2012 yılında, bir önceki yıla göre Fransız filmlerinin izlenme oranı %157 arttı.
Son 10 yıllık verilere göre de, Fransız filmleri İngiltere’de büyük bir gişe başarısı gösteriyor.
Unifrance, İngiltere’de Fransız film sektörünün eşsiz bir yıl geçirdiğini belirtirken, bu başarıyı sadece Oscar ödüllü film "The Artist"in (Sanatçı) başarısına bağlamamak gerektiğine işaret etti.
Sessiz film "The Artist", 5 Oscar ve 7 BAFTA kazandı, ayrıca dünya çapında 100 milyar euro gişe hasılatı sağladı.
Curzon sinemalarının yöneticisi Jason Wood şöyle diyor: ”Londra, farklı dillerdeki sinema izleyicileri için merkez olmaya devam etmektedir. Ama İngiltere’de Manchester, Glasgow ve Liverpool gibi şehirlerde de bu durum hızla gelişmekte.”
Wood, “Zaman Fransız film yapımcılarının zamanı. Son 1,5 yılda Fransa’nın çok kaliteli filmler üretmesinin buna katkısı büyük” diye ekliyor.
Fransız yönetmen Francois Ozon’in son filmi "The House" (Ev) Nisan ayında İngiltere’de gösterime girdi.
Ozon, iki ülke arasındaki kültürler arası değişimin artık daha fazla olduğuna inanıyor.
Fransız yönetmen, “Bu durum beni İngiltere’de bir film yapmaya teşvik ediyor. Çünkü artık filmlerimin İngiltere’de izleyiciyle buluşacağını biliyorum” diye konuşuyor.
Fakat, bu yıl Fransa Cannes Film Festivali'nde yarışan filmler arasında hiç İngiliz yapımı film yer almıyor. Bu durum, iki ülke arasındaki kültürel değişimin tek yönlü olduğunun bir göstergesi olabilir deniyor.

Yarışacak filmler

  • Only God Forgives, Yönetmen: Nicolas Winding Refn
  • Borgman, Yönetmen: Alex Van Warmerdam
  • The Great Beauty, Yönetmen: Paolo Sorrentino
  • Behind the Candelabra, Yönetmen: Steven Soderbergh
  • Venus in Fur, Yönetmen: Roman Polanski
  • Nebraska, Yönetmen: Alexander Payne
  • Just 17, Yönetmen: Francois Ozon
  • Straw Shield, Yönetmen: Takashi Miike
  • La Vie D'Adele, Yönetmen: Abdellatif Kechiche
  • Like Father Like Son, Yönetmen: Kore-Eda Hirokazu
  • Tian Zhu Ding, Yönetmen: Zhangke Jia
  • Grisgris, Yönetmen: Mahamat-Saleh Haroun
  • The Immigrant, Yönetmen: James Gray
  • The Past, Yönetmen: Asghar Farhadi
  • Heli, Yönetmen: Amat Escalante
  • Jimmy P, Yönetmen: Arnaud Desplechin
  • Michael Kohlhaas, Yönetmen: Arnaud des Pallières
  • Inside Llewyn Davis, Yönetmen: Joel and Ethan Coen
  • Un Chateau en Italie, Yönetmen: Valeria Bruni-Tedeschi


kaynak ve alıntı:  bbc.co.uk/turkce/haberler

12 Mayıs 2013 Pazar

The Last Exorcism SON AYİN BÖLÜM II (YENİ 10.Mayıs.2013)


 10.Mayıs.2013
 Ed Gass-Donnelly
Muse Watson, Ashley Bell, Spencer Treat Clark, David Jensen

 Senaryosunu Damien Chazelle'nin yazdığı korku ve gerilim türündeki filmde, dünya çapında 70 milyon dolar hasılat yapan "The Last Exorcism"in devam filmini daha korkutucu bir şekilde izleyiciyle buluşturuyor.

Konusu
İlk filmin kaldığı yerden devam eden ikinci filmde şeytani bir ritüel sırasında bir tarikat aracılığıyla şeytani bir bebek doğuran Nell Sweetzer oradan kaçtıktan sonra üstü başı kir içinde ve korkmuş bir şekilde ormanda bulunması izlenecek.
 kaynak:hürriyet.com






BARFİ: AŞKIN DİLE İHTİYACI YOKTUR (yeni 10.Mayıs.2013)


 10.Mayıs.2013
Anurag Basu
Priyanka Chopra, Ranbir Kapoor, Ileana D'Cruz, Saurabh Shukla

Senaryosunu Anurag Basu ve Sanjeev Dutta yaptığı, 2012 - Hindistan yapımı film, dram, komedi ve romantik türde.
Konusu
"Barfi" adında hem işitme hem de konuşma özürlü bir gencin hayat hikayesi ve başından geçen olaylar anlatılıyor.
kaynak: hurriyet.com




KOD ADI: OLYMPUS "OLYMPUS HAS FALLEN" (yeni 10.Mayıs.2013)


10.Mayıs.2013
 Antoine Fuqua
 Morgan Freeman, Gerard Butler, Aaron Eckhart, Radha Mitchell

Senaristliğini Katrin Benedikt ve Creighton Rothenberger'ın üstlendiği filmde; bir grup terörist Beyaz Saray’a pusu kurup, binayı, Başkan Benjamin Asher’ı ve ekibini girilmesi imkânsız olan yeraltı sığınaklarında ele geçirirler. Beyaz Saray’ın bahçesinde çatışma şiddetli bir şekilde sürerken, eski başkanlık koruması olan Mike, arbedeye karışır ve hayatta kalan tek Gizli Servis ajanı olarak kendini kuşatılmış binanın içinde bulur.

Konusu
Mike Banning, Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı çalışan, özel kuvvetler biriminde görevli bir gizli güvenlik ajanıdır. Başkan ve eşi bir davete giderlerken yolda kaza olur. Banning'in tek bir ismi kurtarma şansı vardır, o da tercihini Başkan'dan yana kullanır ve eşini feda eder. Olay sonrası herkes Mike'ın doğru yaptığını söylese de Mike saha görevinden alınır ve ona masa başı bir iş verilir. Fakat ABD'yi büyük bir saldırı bekliyordur. İçeriden ajanların yönettiği terörist bir eylemle, Beyaz Saray saldırıya uğrar. Başkan esir alınır. Artık başkanın kurtuluşu Mike'ın kurtarma operasyonuna bağlıdır.



BERNIE'NİN SUÇU NE (YENİ 10.Mayıs.2013)


YENİ 10.Mayıs.2013

Teksas'ın küçük, kırsal bir kasabasında, bir cenaze levazımatçısının yanında yardımcı olarak çalışan Bernie Tiede, kasaba halkının en sevdiği kişilerden biridir. Dul Marjorie Nugent'e banka işlerinde yardım eden Bernie, bir süre sonra kadının etkisiyle cinayet işler.
Konusu
Pazarları okulda ders verir, kilise korosunda şarkı söyler ve yardıma ihtiyacı olan herkese el uzatır. Herkes Bernie'yi sever ve takdir eder. Ters giden talihine sürekli lanet eden dul Marjorie Nugent'e banka işlerinde yardım eden Bernie, bir süre sonra kadının kendisine karşı artan ilgisi ve isteklerine yetişemez hale gelir ve günün birinde zengin Marjorie'yi öldürür...
kaynak:hürriyet.com